Aslında bütün firmaların ortada buluştuğu bir hedef var. O da “kurum içi bürokrasiyi azaltmak!” Bunun için CEO’ların aldığı birçok karar ve neticesinde uyguladıkları birçok yöntem var. İşte onlardan bazıları..
Bürokrasinin önüne geçmek için önlem alan CEO’lar, açık ve şeffaf iletişime odaklanıyor.
Bunlardan biri de Yemeksepeti’nin kurucusu ve CEO’su Nevzat Aydın. Aydın, bürokrasiyi aşma konusunda kurum kültürlerini yansıtan yeni ofislerinin payının büyük olduğunu söylüyor. Yemeksepeti’ni 3 yıl önce Balmumcu’daki yeni kampüsüne taşıyan Aydın, “Yeni binanın iç tasarımını bürokrasiden uzak, kurum kültürüne ve çalışanların karakterine uygun olacak şekilde baştan ayağa yeniden kurguladık” diyor. Aydın, uyguladığı yöntemi şöyle anlatıyor: “Esneklik, bürokrasiden uzaklık gibi şirket iş yapış kültürümüzün temel özelliklerini, yeni ofisimizin mimarisine yansıtmaya dikkat ettik. Ofisimizi ekibimizdeki herkesin birbiriyle maksimum seviyede iletişim kurabileceği şekilde tasarladık. Toplantı ve üst kademe yöneticilerin odalarında dahi tüm duvarları camla kapladık. Bu da şeffaflığı sağladı.”
KAPI HER ZAMAN AÇIK
Kiğılı’nın CEO’su Hilal Suerdem, çalışanlar arasındaki açık, şeffaf ve bürokrasiden uzak iletişimin başarıyı getirdiğine inanıyor. Suerdem, bunun için kapısını her zaman açık tutuyor ve bu davranışın şirketteki diğer yöneticilere de örnek teşkil ettiğini söylüyor. Suerdem, “Çalışanlarımızın üst yönetimle rahat, şeffaf ve açık iletişim kurabilmesi, iş verimliliği konusunda büyük fayda sağlıyor. Her türlü sorunlarını ya da önerilerini rahatlıkla söyleyebiliyorlar. İletişimsizliği çözmek sorunları da çözüyor” diyor.
Türkiye’deki ofislerini bürokrasiyi azaltacak şekilde 2 yıl önce yeniden tasarladıklarını söyleyen DHL Express Türkiye CEO’su Markus Reckling de bu süreçte yönetim ekibinin odalarının kapılarını kaldırmış. Reckling, “Artık ofiste çalışanların yöneticilere ulaşmak için bürokratik yol izlemesi gerekmiyor” diyor.
Mudo‘nun CEO’su Barış Karakullukçu ise bürokrasiyi organizasyonda inovatif değişikler yaparak aştıklarını söylüyor ve ekliyor: “Şirket içinde bürokrasiyi en aza indirmek için ‘Chart of Authority’ (Yetki grafiği) projesini hayata geçirdik. Onay sorumluluğunu tüm seviyeler için etkin olacak şekilde konumlandırdığımız için şirket içi bürokrasi ortadan kalktı ve ekipteki arkadaşlarımızın yetkileri üst seviyelere taşındı.”
BÜYÜK ŞİRKETLERDE DAHA FAZLA…
Makro Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Songor, bürokrasinin büyük şirketlerde daha fazla yaşandığını düşünenlerden. Songor, “Hiyerarşi zinciri uzun olursa onay süreçleri de uzar. Buda gereksiz bürokrasiye ve hantallığa neden olur” diyor.
Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu da konvansiyonel iş yapma biçiminin bürokrasiyi artırdığı görüşünde. Orakçıoğlu, “Bizim grubumuzda çalışanlarımızın kendi sorumluluk alanlarında kendi başlarına karar alma, aynı zamanda aldıkları bu kararları yönetme özgürlüğü bulunuyor” diyor ve ekliyor:
“Yönetim olarak onların bu alanlardaki karar alma süreçlerine ve kararlarına çok fazla karışmıyoruz.”
Temsa’nın eski CEO’su Mehmet Buldurgan da büyük şirketlerin en büyük dezavantajının artan kademe sayısı olduğunu belirtiyor. 32 yıl büyük şirketlerde yöneticilik yaptıktan sonra sonra danışman ve yatırımcı olarak KOBİ ve start up’larla çalışan Buldurgan, bürokrasinin hantallığından kurtarmak isteyen büyük şirketlere “girişim” gibi çalışmalarını öneriyor. Buldurgan’a göre bunun formülü şirket içi girişimcilik departmanı kurmaktan geçiyor.
Uludağ İçecek İcra Kurulu Üyesi Ömer Kızıl, bürokrasiyi azaltmak ve daha hızlı karar alınması sağlamak için şirket içerisinde daha mobil ve sosyal bir kültür yarattıklarını söylüyor. Kızıl, bürokrasiyi artırdığı için gereksiz e-mail atmayı da yasaklamış. Kızıl, “Mail atmak yerine iş arkadaşlarımızla bir araya gelerek yapılması gerekenleri daha kısa sürede sonuca bağlamak oldukça işe yarıyor. Yalnızca çay-kahve molası süresinde veya yemek arasında yapılan 5 dakikalık fikir alışverişleri, kimi zaman bir düzine elektronik postadan daha efektif olabiliyor” diyor. Kızıl, son 15 yılda sağladıkları büyümeyi, pratiklik ve sosyal çalışmayı teşvik eden çalışma kültürleriyle elde ettiklerini belirtiyor.
Kaynak : Capital