Bu motivasyon hikayesi zaman zaman bizi harekete geçiren anlatımlardan biri olabiliyor. Şimdi size bir Kızılderili öyküsü paylaşıcam. Bu öykü beni ciddi anlamda yüreklendiren bir öykü etrafımızda ki insanların, hayatımızı nasıl geçirdiğimizi çok yakından ilgilendirdiği ve bazen kararlarınızı kendi duygu ve düşüncelerimiz ile almamız gerektiğini anlıyorum. Çevren kaderin olmasın! Bilimsel olarak “cam – tavan sendromu” dedikleri sineklerle ve köpekbalıklarıyla deneme yaptıkları bilimsel bir sonucun hikayesini anlatıyor.
Motivasyon Hikayesi
Motivasyon hikayelerinde bugün “çevren kaderin olmasın!” vurgusunu yapıyoruz.
Tavuk Olduğunu Düşünen Kartal
Bir zamanlar, büyük bir dağın tepesinde bir kartal yuva yapmış. Bir süre sonra kartalın, dört adet yumurtası olmuş. Yumurtalar henüz kuluçka dönemlerindeyken dağda bir deprem olmuş. Kartalın yuvasındaki dört yumurtadan biri, depremin şiddetiyle yuvadan düşüp, dağın tepesinden yuvarlana yuvarlana vadideki bir çiftliğe dek ulaşmış. Bu çiftlik, bir tavuk çiftliğiymiş. Çiftlikteki tavuklar, kendi yumurtalarına pek benzemeyen bu değişik ve biraz da büyük yumurtayı sahiplenmek istemişler.
Yaşlı bir tavuk, yumurtayı koruması altına almış ve öteki yumurtalardan çıkacak yavrulardan ayırmaksızın büyütmeye karar vermiş. Günü dolup, zaman geldiğinde yumurtanın içindeki kartal yavrusu kabuğunu kırmış ve dünyaya gelmiş. Bir tavuk çiftliğinde bulunduğunu ve kendisinin de çevresindeki yüzlerce tavuğun arasında olduğunu görünce, kendini de tavuk sanmış ve çiftlikteki tavuklarla birlikte, o da bir tavuk gibi büyümeye başlamış. Yalnızca o, kendisini tavuk gibi görmekle kalmıyor, çiftlikteki tüm tavuklar da onu bir tavuk olarak görüyorlar ve ona bir tavukmuş gibi davranıyorlarmış.
Zaman zaman içinden, “Ben çevremdeki tavuklara benzemiyorum… acaba ben kimim?” diye soruyormuş. Ama, bu kuşkusunu bir türlü dile getiremiyormuş. Ne de olsa o da bir tavukmuş ve tavuk olduğunu da bilmeli, kabul etmeliymiş. Bir gün çiftlikte öteki tavuklarla birlikte oyun oynarken, yukarılardan birkaç kartalın özgürce uçtuklarını örmüş. Kendini tutamamış, yüreğinde bir anda oluşan coşkuyla haykırmış: – Aman Allah’ım! Ne kadar güzel uçuyorlar! Ben de onlar gibi uçmak istiyorum… Tavuklar, onun bu sözlerine hep birlikte gülmüşler.
– Sen bir tavuksun. Şunu asla aklından çıkarma: Tavuklar, kartallar gibi uçamazlar.
Küçük kartal, o günden sonra hemen her gün gökyüzüne bakıyor ve yukarılarda uçan kartal arıyormuş gözleriyle… Bir kartal gördüğünde ise çiftlikteki öteki tavukları unutuyor, gökteki kartal gözden kayboluncaya dek büyük bir hayranlıkla ve özlemle onu izliyormuş. Sonra da tüm hayranlığını ve özlemini, kartal gördüğü her zaman olduğu gibi, hep aynı sözlerle dile getiriyormuş:
– Ah tanrı; ne olurdu sanki, ben de onlar gibi uçabilsem… Ben de onlar gibi özgürce kanat açabilsem göklerde…
O böyle konuştukça, bu kez çevresindeki tüm tavuklar da her zaman söyledikleri sözleri bir kez daha yineliyorlarmış:
– Vazgeç düşlerinden… Sen tavuksun ve hep tavuk olarak kalacaksın…
Bu motivasyon hikayesi bize şu sona götürüyor : Küçük kartal, çevresindeki tavukların her gün birkaç kez yineledikleri bu sözlerinden öylesine etkilenmiş ki… Sonunda bir kartal gibi göklerde özgürce kanat açmak düşüncesinden vazgeçmiş ve yaşamını bir tavuk gibi sürdürmeyi kabul etmiş; bir tavuk gibi sürdürdüğü yaşamının sonunda bir tavuk gibi ölmüş.
Kaynak : Emin Akyay, Medium