Hayatımız boyunca en çok yaptığımız ama üzerinde çok az çalıştığımız konu nedir? Konuşmak! İnsan dünyaya geldiğinden itibaren ilk birkaç yaşından itibaren konuşur, dilsel iletişim kurar. Anne babayla iletişim kurmadan alışverişe, arkadaşlık yapmadan okulda ödev sunmaya kadar sayısız yerde konuşuruz. Bir insanın konuşmadan geçirdiği gün yoktur, neredeyse. Türk insanı ise konuşmayı yazmaktan çok sever. Ülkemizde satılan bilgisayar sayısı birkaç milyon kalırken, satılan cep telefonu sayısının on milyonlarca olması bu durumun açık bir delili kabul edilebilir. Konuşmayı bu kadar çok sevmemize rağmen, düşüncelerimizi etkili bir şekilde karşımızdakine iletme konusunda okulda özel bir yöntem öğretmezler, çok azımız da böyle bir yöntem arar.
“Beni bir tek sen anladın, sen de yanlış anladın.”
Bu kadar çok konuşmamıza rağmen birbirimizi anlamamamız da ilginç bir sonuçtur. İletişim kuramıyoruz, çünkü ne mesaj verme konusunda, ne de başkalarının ne şekilde algıladığı konusunda çok fazla bilgi sahibi değiliz (sahip olanları bu genellemeden ayrı tutarım). Aşağıdaki fıkra yanlış anlamanın iyi bir örneğidir.
Fred’in Son Notu
Yaşlı Fred, ölümcül bir hastalığa yakalanmış ve hastaneye kaldırılmış. Aile dindar; papazı da kendilerine eşlik etmesi ve gereği halinde görevini yapması için yanlarında götürmüşler. Papaz ve aile efradı yatağın etrafında beklerken, Fred’in durumu aniden kötüleşmiş. Yatağından doğrularak, el kol işaretleri ile bir şeyler anlatmaya çalışmış…
Papaz, bakmış ki adam konuşamıyor, bir kâğıt-kalem uzatmış gayet anlayışlı bir şekilde. Fred, titreyen elleriyle hızlı hızlı bir şeyler yazıp kâğıdı papaza uzatmış. Papaz, böyle acılı bir anda yazılanları okumanın doğru olmayacağını düşünerek, kâğıdı cebine sokmuş. Fred, yaklaşık bir dakika sonra ölmüş.
Fred’in cenazesi sırasında kâğıdı hatırlamış. Gömüldükten sonra, Aziz Peder, ileri çıkarak “Sevgili Fred, ölmeden hemen önce benden kağıt-kalem istemiş ve bir şeyler yazmıştı. Zamanı uygun olmadığı için o anda bakamadım. Şimdi hepinizin önünde bu notu okumak istiyorum.” demiş ve cebinden kâğıdı çıkararak yüksek sesle okumuş:
– Lütfen bir adım yana çekil, oksijen hortumuma basıyorsun.
Papazın, Fred’i anlamamasının nedeni kafasındaki genelleme. Kafamızdaki genellemeler insanları dinlesek de anlamamıza engel oluyor.
Yazan : Melih ARAT
”bu kadar çok konuşmamıza rağmen birbirimizide anlayamamız da ilginç bir sonuçtur.iletişim kuramıyoruz”
kuramıyoruz çünkü dinlemesini bilmiyor,değer vermiyor ve önyargılarımızdan vazgeçemiyoruz.fenomen dünyamızda ben biliyorum,dediğim doğru edasında dolaşıyoruz.önce karşımızda ki insana değer verelim,empati kurabilelim,dinlemesini bilelim,düşüncelerimizi akıcı,saygılı bir şekilde ifade edelim.bence iletişimde üzerimize düşen görevler bunlar,çok konuşmak haklı olmak değildir.güzel bir yazıydı,teşekkürler…
Fred’in son notu… dinlemek yerine ön yargi… ne kadar sik rastladigim bisey… bazen sorun bendede oluyor, belki yanlis ifade ediyorum, karsimdaki kisi beni farkli anliyor… ama bazende kendi dogrularina o kadar odaklanmis oluyorki insan… baskasinin söylediginin dogru olabilecegine ihtimal bile verilmiyor…
ne güzel ifade etmis melih arat: kafamizdaki ‘genelleme’..
cok tesekkürler özgürcüm..
Aslında dinlememekten ziyade biraz da dinletememek var yani konuşmayı bilmeyen insanları dinlememek te gayet normal ki bunu hepimiz de yapıyoruz.tanımadığınız bir kişi bulunduğunuz ortamda 2 şeye dikkat eder.1- duruşunuza,2- konuşmanıza.çünkü insanın iç yansıması bunlar yoluyla gerçekleşir. tabi ileriki aşamada daha fazla unsurlar oluşur bu ayrı.yani karşımızdaki insanı etkilemenin ve bir takım şeyleri dinleterek ona kabul ettirmenin yolu da etkileyici konuşmadan geçer bunun bir çok örneği var.örneğin bir siyasi yi ele aldığımızda konuşmanın onun 1 numaralı silahı olduğunu görebiliriz.sonuç olarak biraz da konuşmayı bilmek gerekiyor..
teşekkürler…
Bir insnı sırf konuşmasına bakarak değerlendirmek bir önyargıdır bence. ama insanı kaliteli yapmasındada tabiki konuşmada bir unsurdur.
Kafamızdaki genellemeler karşımızdakini dinlemememize veya dinlesekte yanlış anlamamıza ve anlaşılmamıza neden oluyor aslında gülünc ama dramatik bir durum
yani traji komedi olan bir dusunce sıstemımızın gerceklıgı
kafamızdakı genellemeler yazı için teşekkürler…
Bence de insanı konuşmasıyla yargılamak yersiz.özellşklede günümüzde.artık çok konuşanlara prim veriliyor ancak önemli olan konuşulmayanı anlamak. herkes kendini diliyle pazarlayamaz. görmek lazım. çok konuşup içi boş olanlara, az konuşan ve görmeyi bilen biri olarak acıyorum:((
Sıradışı günler geçiriyoruz. Tam bu günlerde sıra dışı konuşmak daha da önem arz edebilir.