Kitaplar, en etkin öğrenme kaynaklarından biri. İşiniz, ilgi alanlarınız, hayatta yapmak istedikleriniz ne olursa olsun. O yüzden bence okumanın sınırı hiçbir zaman yok. Benim hayatımı değiştiren kitaplar sizin hayatınızı değiştirmeyebilir veya tam tersi olabilir. Ama yine de bir şeyleri kategorize etmek beynimizin o şeyleri daha hızlı algılamasını sağladığı için beğenilen kitapları kategorize etmenin de bir zararı yok diye düşünüyorum. Dün bir arkadaşım benden 3 haftalık tatile giderken okumasını önereceğim iş dünyası kitaplarının isimlerini istedi. Ben de kitaplığıma biraz göz attıktan sonra 3 tane kitap seçtim.
Tatilde okunacağı için çok sert olmamasına dikkat ettim ama tatilden döndüğünde daha zengin bir
bakış açısıyla işe gitmesini sağlasın da istedim.
O 3 kitabı sizinle de paylaşacağım. (Eğer bu içeriği okumak yerine video olarak izlemek isterseniz videoya yazının sonunda ulaşabilirsiniz.)
1. Peynirimi Kim Kaptı
Bu kitabı okuyan kişilerin çoğu 1 günde bitiriyor. Spencer Johnson’ın ben daha ilkokuldayken Amerika’da yayınlanan bu kitabı Türkiye’de de en çok satan iş kitaplarından biri. Alt başlığı “İşinizde ve özel yaşamınızda değişime uyum sağlamanın etkili bir yolu”. Kitap bize kısa bir hikaye anlatıyor.
Hikayede 4 ana karakter var. İki fare ve iki insan.
İş dünyasında her zaman bir sonraki aşamayı düşünmek ve değişimler karşısında nasıl davranışlar gösterileceği üzerine senaryolar yazmak gerekir. Çünkü artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Dünya artık eskiye göre çok daha hızlı dönüyor. Önceden 10 yılda değişen teknoloji şimdi 1 senede demode kalıyor. Eskiden düşündüğümüz gibi düşünerek yeni dünyanın yeni düzenine uyum sağlayamayız. Bir gün “Peynirimi Kim Kaptı?” dememek için şimdiden geleceğe ve değişimlere kendimizi hazırlamalı, krizlerin ve belirsizliklerin yoğun yaşanacağı günlerde çözüm üretecek davranış içinde olmak için gelişmeliyiz. Bunu yapmadığımız, değişimler karşısında çözümler üretemeyip kendimizi geliştirmediğimiz takdirde daha “Peynirimi Kim Kaptı?” sorusunu soramadan diskalifiye olacağımızı hatırlatan güzel bir kitap.
2. Huzurlu Olmak İçin İş Yaşamınızda Ufak Şeyleri Dert Etmeyin.
Hepsi de Ufak Şeylerdir.
Kitabın arka kapağında şöyle yazıyor: “Her iş dalının ve her kariyer türünün kendine özgü sorunları ve stres kaynakları vardır. Her işin kendine özgü kısıtlamaları ve dönem dönem yüz yüze geleceğiniz kabusları vardır. Zaman zaman hepimiz pek çok tatsız konuyla karşı karşıya geliriz. Bu kitabı okuduğunuzda, daha az rahatsızlık hissedecek, daha az kaygılanacaksınız, canınız eskisi kadar sıkılmayacak; daha yaratıcı ve daha üretken olmaya zamanınızın yettiğini fark edeceksiniz. Sakinliğinizi yitirmediğiniz sürece sorunlara bulduğunuz çözümlerin bir anda ortaya çıktığını göreceksiniz.”
Kitaptan bazı önemli mesajlar:
- Geçmişteki sorunlarımız ile geleceğe yönelik endişelerimiz yaşadığımız ana hükmettiği sürece, o anı yaşayamayız; kaygılara kapılıp, bunalıma gireriz. Oysa yaşam, biz başka plânlar yapmakla meşgulken olagelen şeylerdir. Sahip olduğumuz ve kontrol edebileceğimiz tek zaman, içinde bulunduğumuz andır. Aklımızı yaşadığımız ana verebilirsek, içimizden korku ve endişeyi atabiliriz.
- Karşınıza çıkan herkesin olumlu ya da olumsuz size bir şey öğrettiğini düşünün. Görevinizin, yaşamınızdaki insanların size ne öğrettiğine karar vermeye çalışmak olduğu yaklaşımını alışkanlık edinirseniz, daha az sinirlenecek ve rahatsız olacaksınız.
- Haklı çıkma ihtiyacı, başkasının hatalı olduğunu kanıtlama arzusu, çevremizdekileri sürekli savunmaya yönelteceği gibi, bizi de baskı altında tutar. İnsanın gerçekten haklı çıkmak istediği durumlar da vardır. Temel ilkelerinizden ve yüreğinizde biçimlenen fikirlerden ödün vermeyiniz; ama bırakın çoğu zaman başkaları haklı oluversin.
- Uğrunda savaşacağınız şeyleri akıllıca seçerseniz, kazanmanız çok daha kolay olur. Farklılıkların olabileceği ilkesine karşı savaşmayın. Savaşacağınız şeylere bilinçli karar verin. Bunu başarırsanız, savaşma gereği duymayacağınız günler gelir.
3. Şirketler Yıldız Çalışanlarını Neden Kaybeder?
Son olarak bir Türk yazarın ilk olarak 6-7 ay önce yayınlanmış kitabını anlatacağım. Canan Duman’ın “Şirketler Yıldız Çalışanlarını Neden Kaybeder?” isimli kitabı İçerik olarak 12 bölümden oluşuyor. Her başlıkta ayrı süreçlere değinerek, katma değer sağlayan nitelikli profesyonellerin neden elde tutulamadığı ve tutulması için neler yapılabileceğini teknik, yönetsel ve duygusal olarak tüm detayları ile cevaplıyor. Her bölümde örnek bir karakter yaratılarak hikayesinin anlatılması bence kitabın akıcılığını artırıyor.
Kitapta çok sayıda referans verilen kaynak ve araştırma verisi var. Dolayısıyla kitabı okuyan yöneticiler ve İnsan Kaynakları çalışanları kullanabilecekleri teknik bilgiye de erişebileceklerdir. Ama hangi işi yapıyor olursanız olun eğer kurumsal bir şirkette beyaz yakalı olarak çalışıyorsanız pek çok yerde kendinizi bulacağınıza eminim.
Kitapta yer alan birkaç bilgiyi de paylaşayım:
Binkley’e göre 21. Yüzyılda sahip olunması gereken beceriler şöyleymiş:
- Yaratıcılık ve yenilik
- Eleştirel düşünme
- Problem çözme
- Karar verme
- Öğrenmeyi öğrenme
- Üst biliş
- İletişim
- Takım çalışması
- Bilişim
- Yerel ve evrensel vatandaşlık
- Kariyer becerileri
- Sosyal sorumluluk
Manpower grup’un 2018 yetenek açığı raporuna göre dünyadaki işverenler 2007’den beri görülen en yüksek yetenek açığıyla karşı karşıya. Dünya genelinde her 100 işverenden 45’i yetenekli iş gücü bulmakta zorlanıyor. Küresel yetenek krizinde Japonya, Romanya, Tayvan, Hong Kong ve Bulgaristan’ın ardından %66 ile Türkiye geliyor. İşsizliğin bu kadar yüksek olduğu ülkemizde bir taraftan iş arayan bunca kişi varken diğer taraftan şirketlerin aradıkları kişileri bulamıyor olması çok can sıkıcı.
Diğer taraftan şirketlerin yüksek potansiyelli kişileri doğru değerlendirebilmesi, bunu yaparken de insana saygı değeri çerçevesinde kendini değerli hissettirebilmesi çok önemli. Yazar bu durumu şöyle anlatıyor: “Çalışan sadakatini sağlamak tek seferlik bir iş değil, sürekli canlı tutulması gereken bir duygudur. Sadakatin karşılıksız olması beklenmemelidir. Çalışanından yüksek sadakat beklentisi içinde olan kurum aynı şekilde çalışanına karşı yüksek sadakat göstermelidir. Ben değil, biz olma anlayışını sağlamlaştırmalıdır.”
Yazan ve Kaynak : Selin Yetimoğlu | selinyetimoglu.com