Anasayfa / Başarı Yazıları / Zamanı Yavaşlatmanın Bir Yolu VAR!

Zamanı Yavaşlatmanın Bir Yolu VAR!

… ve hemen bugün kullanmaya başlayabilirsiniz.

Her şey zaman kavramının soyut ve öznel olduğunu kabul etmekle başlıyor. Yani diğer değişle, zaman bir gerçek değil, bir algıdır.

Zaman paradoksaldır. Yani siz onu kovaladıkça daha hızlı kaçar, siz yavaşladıkça o da yavaşlar.

Ancak bunlara dönmeden önce bir kaç adım geriye gidip, genel bir durum gözlemiyle başlayalım. Bizim gibi 7 milyar canlı var buralarda. O kadar özel değiliz. Bugünün dünyası yüzümüze her birimizin biricik, özel, karşılaştırılamaz derecede değerli olduğunu, kendi kararlarımızı kendimizin aldığını söylerken, sahne arkasından bizi manipule ediyor.

Sahip olduğumuzu düşündüğümüz isteklerimiz bizim değil. Korkularımız bize özgü değil. Hayatımızı şekillendiren endişeleri milyonlarla paylaşıyoruz.

İnsan için en kendisine özgü, en özel, en mahrem, en bireysel şey hayalleridir. Çünkü hayaller (daha da özelinde gelecek hayalleri) kişinin kim olduğuyla, nasıl bir geçmiş yaşadığıyla, nelere değer verdiyle, neleri arzuladığıyla ve nasıl bir dünya istediğiyle ilgilidir. Yani bir insanın kim olduğu ile onun hayallerini birbirinden ayıramazsınız. İnsanın hayalleri onun kimliğinin manifestosudur.

Bu durumda, insanların her birinin bireysel, özel, biricik, özgür vb. olduğu bir dünyada hayallerinin de bunu yansıtması gerekmez mi? Yani böyle bir dünyada, her kişinin hayali de ona özgü olmamalı mıdır?

Durum bu mu? İnsanların hayalleri kendilerine özgü, bireysel ve farklı mı? Ben etrafıma baktığımda fotokopi ile çoğaltılmış hayaller görüyorum.

zamanı yavaşlatmanın bir yolu var

Türkiye’de büyüyen hemen hemen her öğrenci bir kaç üniversitede okumayı hayal ediyor. Orada birkaç bölümden birinden mezun olmak istiyor.

Her memurun hayali aynı, ast-üst ilişki dengesi içerisinde güvenlik duygusundan taviz vermeden yükselmek.

Her beyaz yakanın hayali aynı (radikal olan hayaller bile!). Bu kategorideki insanların büyük kısmı azimli bir tırmanış ile yükselmek-yükselmek-yükselmek, güç ve çok fena para kazanmak istiyorlar. O sırada bir yerlerde de değişen sırayla araba, çocuk ve ev.

Radikal beyaz yakalıların hayalleri orjinal mi derseniz, onlar da fotokopi; 40 yaşına kadar çok iyi giden bir kariyer eğrisi, bir 30 yıl yetecek para, “bir köye yerleşmek”, orada cafe açmak vesaire. Biliyorsunuz…

Hayallerimizin bile bize ait olmadığı bir gerçeklikte, yaşadığımız hayatları (sistemin standart ayarlarında) kendi kendimize seçmediğimizi kabul etmekten başka şansımız yok.

Kendimiz tasarlamadığımız bu hayatları tüm bir arada tutan şey ise zamana gösterdiğimiz ortak sadakat. 08.00’de işte olmak, 09.00’da ilk toplantıya girmek, öğlene kadar 27 posta cevaplamak ve 6 küçük 1 büyük iş halletmek 12.00’de yemeğe gitmek, daha çok topantı, daha çok yetiştirilecek iş… Akşam trafiğine takılmamak için 18.00 öncesi işten çıkmak, 19.00’da eve varmak, 20.00’a kadar yemek yemek ve yetişmesi gereken tüm diğer sorumluluklar. Saate gösterdiğimiz bu sadakat, büyük şehirlerde yaşayan milyonlarca insanın birbirlerine çarpmadan aynı ritimde dans etmesini sağlıyor. Sağlıyor, ekonomi büyüyor, ama pahası, nasıl olup da 50 yaşına geldiğini anlamayan insanlar yaratması.

Her şey zaman kavramının soyut ve öznel olduğunu kabul etmekle başlıyor. Yani diğer değişle, zaman bir gerçek değil, bir algıdır.

Fransız Alp’lerinde bir mağarada 126 gün yaşayan Antoine Senni, çıktığında kendi tahmin ettiğinden 2 ay ileride olduğunu farketmiş! Diğer bulgulardan bir tanesi de, tamamen izolasyon da yaşayan insanların 48 saatlik uyku döngülerine girebildiği (36 saat uyanıklık, 12 saat uyku).

Diğer bir konu : İlk Saniye Etkisi

Aslında bu konu ‘ilk saniye etkisi’ adıyla bilinmiyor, ama bence durumu daha iyi tabir eden tanım bu. Özetle saate baktığınız ilk saniye de o saniye kolunun gıcıklık yapıp bir türlü atmaması durumunu anlatıyor. Bilimsel adı Chronostatis. Yani zamanın durmuş gibi gelmesi.

Üçüncüsü Misafirlik Sendromu dediğim durum. Anlamak için çocukluğunuzu düşünmeniz yeterli. 7 yaşındasınız. Ailecek misafirliktesiniz. Yapacak HİÇBİR şey yok, arkadaş yok. Sıkıntıdan patlamak üzeresiniz. Halının desenlerinden, duvarın yüzeyine incelemediğiniz şey kalmamış. Anne-babaya yalvarıyorsunuz “hadi sıkıldım gidelim!”, cevap geliyor: “tamam kızım/oğlum yarım saate kalkıyoruz.” İşte o bir asır süren yarım saat zamanın bir gerçeklik değil, ne yaptığımıza, ne kadar acele ettiğimize ve ne kadar sıkıldığımıza göre değişen bir algı olduğunu gösteriyor.

Zaman paradoksaldır. Yani siz onu kovaladıkça daha hızlı kaçar, siz yavaşladıkça o da yavaşlar.

İşin özü şu; siz hayatı ne kadar acele ederek yaşarsanız, zamanın geçtiğinin o kadar farkında olmayacaksınız. Çok işinizin olduğu ve tüm gün acele ettiğiniz bir gün kafanızı bir çevirmişsiniz, saat 17.00 olmuş. Çok yoğun çalıştığınız bir senenin sonunda, bir ayılacaksınız, bakmışsınız 2016 bitmiş. Yoğun geçen 20 senelik iş hayatının sonunda kafanızı bir çevireceksiniz, 20’li ve 30’lu yaşlar geçmişte kalmış. Nasıl olduğunu anlamadan geçmiş gitmiş.

Gerçekten daha uzun yaşamış gibi hissetmek için yapmanız gereken tek şey; daha az acele etmek!

Uyum sağladığımız toplumsal normlar içerisinde tüm kuralları kendimiz koyamıyoruz, tüm zamanın akışını kendimiz yönetemiyoruz. Fakat bu çaresiz olduğumuz anlamına gelmiyor. O verilen sınırlar içerisinde ne kadar “panik yaparak”, koşturarak, acele ederek, aynı anda 5 iş yapmaya çalışarak yaşayacağımız bize kalmış.

Siz ne kadar yavaşlarsanız, zaman algınız da sizinle birlikte o kadar yavaşlayacak.

Zamanı yavaşlatmak istiyorsanız, acele etmeyin!

Yazar : Ozan Dağdeviren | Kendisi Sorgulayarak Mutlu Kalma Sanatı ; Creative Hiring ve The Other Way: Happiness Through Critical Thinking kitaplarının yazarıdır, aynı zamanda İnsan Davranışı merkezli konularda Kurumsal Eğitmen ve Kariyer Danışmanı olarak çalışmaktadır.

Hakkında Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.