Evden okula, okulda dershaneye. Annenizin “dırdırı” (!); babanızın kestirmeden “Dersler nasıl gidiyor bakayım?” sözleri ile omzunuza çuvalla yük yüklenmiş. Belki babanız evi geçindiriyor ama kendi yükünüzü onunkinden çok daha fazla görüyorsunuz. Öte yandan dikkatinizi dağıtan o kadar şey var ki… Çenebaz arkadaşlar ve geyik muhabbetleri, dedikodular; televizyon, takımınızın ligdeki durumu, aşkınızın karşılık görüp görmeyeceğine(ahhh..) ilişkin cevapsız sorular, bocalamak zorunda kaldığınız duygusal sorunlar… “Allah aşkına yeter, üstüme çok geliyorsunuz” Siz de o malum sözü söylemek istemezdiniz ama dayanamıyorsunuz: “Gerçekten beni anlamıyorsunuz.”
Lise2’deyken ne hayaller kurmuştunuz. Çok çalışacaktınız çoook. Bir yıl dişinizi sıkacak sonra da derin bir oh çekecektiniz. Bu düşünce ile 2 aylık tatilin hakkını da vermeye çalışmıştınız. Yaklaşık 1 yıl önce böyle düşünüyordunuz. “Bir yıl mı? Gerçekten 1 yıl olmuş mu? Aman Allah’ım Zaman ne de çabuk geçiyor!”
Çalışmasına çalışıyorum ama sanki eksikliklerim çalıştıkça çoğalıyor. Tekrar edeyim diyorum, yeni konulara yetişemiyorum. Kendime bazen soruyorum: Başka çaren var mı? Çok fazla sürmüyor derinden kesin bir cevap geliyor: “YOK” Öyleyse ya bu deveyi güdeceksin ya da… Yaası maası yok işte böyle.. “BU YIL SINAV KAZANILACAK!” Küçükken ebeveyninizle zor anlar yaşadığınızda “Artık bundan sonra uslu duracağım” demeniz gibi bir şey. İçinizdeki “SİZ” size güvenmiyor. ”Kim?”, “Sen mi?”, “Bu kafayla mı?” deyip duruyor.
Ah işte yeniden başladı; canınız sıkılıyor, başınız ağrıyor. Şu dönemde bir kafa doktoruna gerçekten ihtiyacınız var ama ne düşünürler; boş ver, aklımı başıma toplamalıyım, diyor ve kaldırılmayı bekleyen cenaze gibi yığılı testler, tekrarlanmaya ihtiyaç duyulan konular, kapak yazısı “LGS” diye başlayan uzay şekilli kitaplara uzanıveriyorsunuz.
Başlamasına başlıyorsunuz, ama uzun sürmüyor “Ben bu hızla gidersem bütün solucanlar benden çok daha iyi olur” diyorsunuz. Bu yıl 1,5 milyondan fazla insan müracaat etmiş. Açık öğretim kontenjanları da dahil edilirse adamakıllı ya da daha az akılı yerlere girebilmek için ilk 100 bin kişi arasında olmalısınız. Kendi puan türünüze göre de ilk 25 bin. Sahi bu kadar adam sınava giriyor mu? Haklısınız bu kadar adam sınava giriyor ama bir kısmı, bu yolla adam olamayacağını ancak sınavlardan sonra, bazen çok sonra anlıyor.
“Üff bunları düşünmek istemiyorum! Durdurun bu dünyayı, burada ders çalışan var. Biraz saygı gösterelim, önemli bir iş üzerindeyiz herhalde!” Çalışmaya başlıyorsunuz ve niyetiniz daha saatlerce çalışmak. Ama ne o, henüz 1 saat bile geçmedi ve uykunuz geldi. “Uykunun sırası mı şimdi? Hay Allah elimde değil ki..” Hani dersin başında uyumanın bir faydası olsa başınızı koyup rahatsız da olsanız oracıkta birazcık kestirivereceksiniz; ama olmaz biliyorsunuz.(Umut asla bir yöntem olamaz!) Bedeninizi emaneten uzatıveriyorsunuz! Birazdan kalkacaksınız çünkü. Ne kadar da çok yorulmuşsunuz! “Sahi bugün ben ne yaptım da yoruldum? Çok mu çalıştım? Yoo” “Neyse bu soruların cevabına bile kafam çalışmıyor!” derken uyumaya başlarsınız. Tabii bu yatış sabahın erken saatlerine kadar sürer.
Günler öyle geçip gidiyor. Gitmez olaydı! Bazen “Dershaneye bile gitmesem; oturup sadece test çözsem evde çalışsam” diyorsunuz ama buna da cesaretiniz yok. (Benim varmış, helal olsun bana) Çünkü herkes böyle yapıyor, siz de dershanenin şefkatli kolları arasında kendinizi daha güvende hissediyorsunuz. Sınavlara birkaç ay kaldı. Sanki gittikçe kendinizi bir mahkumiyete yakınlaşıyormuş gibi hissediyorsunuz ve sonunda bu gerilime dayanamayıp, “Bu yıl olmazsa olmasın sanki herkes ilk yıl mı kazanıyor? Hem yetersiz bir puanla istemediğim bir yere girmektense adamakıllı çalışır seneye istediğim yere girerim.” diye kendinizi rahatlatıyor ve buna ailenizi de ikna ediyorsunuz. Sanki üzerinizden önemli bir yük kalkıyor. Şimdi daha rahat “Ders çalışmaya çalışabilirsiniz.”
Derken o yıl oluyor. Herkes teselli edercesine sizi teselli ediyor. Bu işin kötü tarafı 1 sene kaybettiniz. İyi tarafına gelince, daha bir yılınız sizi bekliyor. Bu sefer daha dikkatli olacak, üstelik yaz tatilinden itibaren çalışacaksınız. Hem bu yıl okul da yok. Artık gol yemek yok. Aylar yine çabuk geçiyor. Geçen yıla göre daha iyi olduğunuz muhakkak. Bir de denemelerde olmadık hatalar yapmasanız. Bakıyorsunuz, geçen yılki hataların %50’sini yine yapıyorsunuz. Bu oran çok yüksek, böyle olmamalıydı… İçinizde bir kurt dişini daha bir belli ediyor: “YA BU YIL DA KAZANAMAZSAM?”, “Kendim için istiyorsam namerdim.” misali akşamları daha bir gönülden dua ediyorsunuz: “Ne olur Allah’ım bana yardım et!”
Sınav günü soruyorlar: “Nasıl geçti?” “Ehh fena değil iyi galiba” Ertesi gün “Ben bu salakça hataları nasıl yapmış olabilirim?! Nasıl doğru şıkkı o an göremedim!” TEMMUZ ayı sonuçlar açıklanıyor. Kazanmışsınız. Ohh ne güzel. Pek fazla zaman geçmeden şunu fark ediyorsunuz: Bir puanla (Benim 3 L)istediğiniz bir yere kayıt yaptırmanız mümkün değil…(ODTÜ Bilgisayar) Sonra hayatınızda YENİ bir sayfa açılıyor. Adına bakmayın “yeni” olduğuna… Aslında bildik ve çok ESKİ!
Yukarıda çerçevelediğim manzara gidişatınıza ne kadar uyuyor bilemiyorum ama ister bunu bir RÜYA kabul edip bugün UYANIRSINIZ. İsterseniz seneye beni yine bu sütunlarda okumaya devam edersiniz. Ben yine buradayım.
Yazan : Adil MAVİŞ
öncelikle selamlar, yazınız çok hoşuma gitti fakat bunun çözümü ne aynı sorunlar bendede var ve ben 1 sene dahi kaybetmek istemiyorum ne yapmam gerek tecrübe edinmiş arkadaşlardan yardım istiyorum yok mu bunun bi yolu?
Harika anlatmışsın içimizdeki benliği ve hissiyatı paylaşımın için teşekkürler…
Güzel bi yazı olmuş..ancak sene kaybetmek yalnızca çalışmamakla olmuyor..bazen şanssızlıklar bazen de yanlış tercihler…benim üniversiteye hazırlananlara tavsiyem tercih zamanları çok düşünmeleri ve mantıklı olmaları..sevgiler…
çok güzel anlatmışsınız…ben de lise2 iken böyleydim.ahahah salak ben, hoşlanıdğım bi çocuk yüzünden koca senemi kaybettim sonra ağlaya ağlaya (gerçekten diğer türlü olmuyor) soru çözmeye başladım.ilk başlarda mümkün diil yapamıodum sonra yavaş yavaş yapmaya başladım..bölece dersleri sevdim, çalışmaktan başka bi çare yok arkadaşlar…iyi şanslar!
Yazınızı çok beğendim ve bazı fikirlerim değişti sayenizde.teşekkürler =)
Okurken satırları sanki içimdekilerin yazılı şeklini görmüş gibi oldum harikasınız
Okurken satırları sanki içimdekilerin yazılı halini gördüm harikasınız