Anasayfa / Motive Olmak / Bir de bunlar var! / Ne umursamazlar gördüm, gönlünü kaptırdığında köpek olan!

Ne umursamazlar gördüm, gönlünü kaptırdığında köpek olan!

Evrenin, dünyanın ve doğanın bizi ciddi anlamda ‘umursadığından’ olsa gerek ki, mucizevi bir şekilde yaşama göz açıyor ve bugün hala nefes alabiliyoruz. Peki ‘biz’ bu hayatta neleri umursuyoruz? Veya bizi kimler umursuyor? Neden? Uzunca bir süredir var kafamda bu ‘umursamak‘ konusu. Hal böyle olunca da denk geldiğim herkeste “bu kişi hayatında gerçekten neleri önemsiyor, neden?” sorularına yanıt ararken buluyorum kendimi. [Hem de onlara pek çaktırmadan!]

Dr. Patch Adams, “Bir hastalığa karşı savaşacaksak, önce gelmiş geçmiş en kötü hastalık olan ‘umursamazlıkla’ savaşalım” demişti bir keresinde. Gerçekten de çağımızın en büyük hastalığı -geçtim dünyayı, doğayı- çevremizde olup bitenlere ‘kayıtsız kalmak’ olmalı.

Hadi olup bitenleri de geçtim, nasıl oluyor da bir insan onu yürekten sevip, kendisine hakettiğinden bile daha fazla değer verenleri yok sayabiliyor? Ve en şaşırtıcı olanı; bu umursamazlık nasıl oluyor da zaman zaman ona ‘zafer‘ olarak geri dönebiliyor?

‘Bir kişiyi umursamak nedir’ diye kendime sorduğumda, ilk aklıma gelen kavram ‘önemsemek’ oluyor. Veya aldırış etmek… Önemseyip değer verdiğin kişinin ne hissettiğini hissetmek, onu olduğu gibi kabul edip, daha iyisi için birlikte adım atmak gibi şeyler…

Önce bazı sorularım var:
– Umursamazlık denen şey doğuştan mı gelir?
– Yetişme döneminde yaşanılan deneyimlerin -gördüğü ilgi ve sevginin- etkisi nedir?
– Umursamak sonradan öğrenilebilir mi?
– Umursamaz kişilerin -az sayıda da olsa- umursadıkları şeylere olan ilgisi nereden gelir?
– Vurdumduymazlık bir güç göstergesi midir?
– Umursamaz insanlar gerçekte daha mı mutlu?
– Başkasını umursamak, umursanma ihtiyacından mı kaynaklanır?

Bu kişilerde dikkatimi çeken bazı davranış ve söylemler ise şunlar:
– Pek soru sormuyor, genelde dinlemede kalıyorlar.
– İlgi alanları fakir, hedefleri günlük. Tutkuları yok.
– Merak ve öğrenme becerileri limitli.
– Kendi çıkarlarını her şeyin üzerinde tutuyor, bencilliğin kralını yaşıyorlar.
– Umursar göründükleri anlar ‘istediklerini elde edene kadar’. Sonra gerçek kişiliklerine geri dönüyorlar.
– Değer bilmiyor ve sahip oldukları hemen her şeyi kaybetmeyi göze alıyorlar. Kendilerini çok seven kişileri bile… En azından dışarıya verdikleri algı bu; sen gidersin başkası gelir!
– Takasız, dertsiz gibi dursalar da, iç dünyalarında anlık patlamalar yaşıyorlar ancak yine de ‘reset’ becerileri çok gelişmiş durumda.
– Umursar göründükleri kişiler içinse en büyük motivasyonları; ‘belki bir gün işim düşer!’
– En çok kullandıkları söylemler: hayırlısı, bana ne, salla gitsin, hallederiz, bakarız, rahat ol, her şey olacağına varır, yapacak bir şey yok…

Umursamaz tavır takınanların -kısa süreliğine de olsa- bir cazibe merkezi olma durumları var gerçekten. Gizem ilgi çekiyor çünkü. Karşısındaki insanın onu merak etmesi, çözmeye çalışması, kendisi için “bana ilgi duyuyor” dedirtmesi egoya iyi geliyor!

Umursayan kovalayan, umursanan ise kaçan oluyor. Kaçanın değere binmesi umursamazlığa pirim verince, kişi daha da çok umursamaz oluyor. [Zincirleme reaksiyon!]

Umursayan ‘vazgeçmekte’ zorlanıyor. Çünkü o, başta aldığı umursama kararının doğru olduğuna tüm dünyayı inandırmak istiyor!

Oysa kovalama durumu genelde, başta kişiye fiziksel olarak çekici gelen kişiler için oluyor. Ancak kaçanın içi boşsa ve gizem bittiğinde umursanma da biteceği için o; “dün yoktu, yarın da olmaz, bu onun kaybı” gibi reset’lerle kendini kolayca avutuyor. Gerçekten de esasında onun gaza geldiği durum, baştaki o kovalanma sürecinin kendisi.
Aradaki bağlar sağlamsa ve en azından taraflardan biri geri adım atmayı becerirse, o zaman bir şans daha doğuyor. Ancak bu sefer de kaçan; “bak işte beni çok seviyor, o bensiz yapamaz” diyebiliyor! Daha çok acı çeken öğrendikleriyle, kayıtsız kalan da kendi üretip inandığı mazaretleriyle devam ediyor hayatlarına.

Önceki nesillerin etkisi var mıdır bilmem ancak yetişme döneminde yaşananların, kişinin “umursama yeteneğini” derinden etkilediğini düşünüyorum. Aile, yakın çevre, öğretmenler, ilk sevgililer… Genç yaşlarda gördüğün sevgi ve ilgi türüyle, sen de ‘neyi, ne kadar umursarsan mutlu olursun’ tarifi yapılıyor bilinçaltlarında.

umursamaz insan

Bu tarifi sonradan sarsmaya yetecek en güçlü iki şey ise; ‘çok sevdiğin birinin kaybı’ ve ‘aşk’ olmalı. Ölümün tokadı sarsar gerçekten de, ancak geç kalınmıştır. Aşkın ise bu konuda eli çok güçlü. Hele bir de bugüne kadar kaçan artık kendisini umursanmaz koltuğunda bulursa! [Laf aramızda, o kimseleri takmayan nicelerini gördüm, gönlünü kaptırdığında köpek olan!]

Deneyim kazandıkça insan, ‘değiştiremeyeceğini’ anladığı şeyleri daha az umursamayı da öğrenir oluyor. Bu sanırım stres için de iyi bir şey. Zaten diğer türlüsü “takıntılı” olmayı beraberinde getiriyor ki, o işte gerçek bir ömür törpüsü. Aşk için bile olsa bu, izin vermemek gerek. [Demesi kolay!]

Emin olduğum bir şey varsa, o da; kimseyi takmaz görünen insanların esasında en fazla ‘ilgi’ye muhtaç kişiler olması. Onlar sadece ilgi çekme yöntemini böyle bulmuşlar!

En yakınlarımız ve bizi en çok sevenler ise… Onlardaki gönül kredimiz hiç azalmayacak sanıyoruz ve ne tuhaf ki onlar zamanla ‘en az’ umursadıklarımız oluyor. Oysa bu hayattaki pek az kişi bizi onlar kadar sevecek ve yanımızda olacak. Ve -aile dahil- hiç bir ilişki karşılıklı beslenmediği sürece büyümüyor.

Derim ki kısaca; umursamak içten merak etmektir. Seni merak etmeyeni, sen de yok say! Bunu sanırım becerebilmenin yolu da, keyif alarak yaptığımız diğer konulara odaklanmak. Geri kalanını beynimiz zaten zaman içinde halledecek. [Hem bakarsın bu sayede belki kovalanan da olursun!]

Değer bilmek gerek de, o değeri sadece hakedene vermeli. Çünkü yürekten umursayan birinin her zaman yapabileceği bir şeyler var bu hayatta.

Yazan : Tunç Kılınç / Fikir Atölyesi

Hakkında Özgür ŞAHİN

Türkiye'nin en büyük kişisel gelişim sitesi olan kendinigelistir.com projesinin sahibidir. 2006 yılından bu yana #kişiselgelişim alanında birçok yeniliği bünyesinde bulundurduğu sitede "beden dili, iletişim teknikleri, başarı hikayeleri, motivasyon teknikleri, özgüven gelişimi" gibi bir çok ana tema üzerine yazar, çizer, karalar, öğretmeye çalışır.